2 Ocak 2009 Cuma

KAPİTAL, HÜRRİYET VE ÜÇÜNCÜ GÖZ

Kapital’in “kapitalist” çizgi romanı çıktı!

Marx’ın “Kapital”inden bahsediyoruz elbette. Japonya’da uyanık bir yayıncı, Marx’ın bu eserini “çizgi roman” formunda yayınlamaya başlamış. Ortaya nasıl bir şey çıkmıştır bilemiyoruz fakat gazetelerde yer alan haber kısaca şöyle:

“Küresel ekonomik krizle birlikte aranan kitablar listesine giren Karl Marx’ın şaheseri Kapital, Japonya’da çizgi roman olarak yayımlandı. Kitabı yayımlayan EastPress Yayınevi yöneticisi Yusuke Maruo, Kapital’in birinci cildinin Manga (Japon çizgi romanı) versiyonunun, piyasaya sürüldükten sonraki ilk birkaç günde 6 bin adet satıldığını söyledi. Manga versiyonunun Kapital’in orijinaline ilgiyi artırmasını umduklarını belirten Maruo, "Açık ki, son küresel kriz sistemin düzgün biçimde işlemediğine işaret ediyor. İnsanların kapitalist toplumun sorunlarına cevab bulmak için Marx’a başvurduğunu düşünüyorum" dedi. Maruo, hedef kitlelerinin 30’lu yaşlarındaki büro çalışanları olduğunu belirtti. Japonca yayımlanan Kapital’in 1. cildinin Manga versiyonunun İngilizce, Almanca ve Çince çevirilerinin de hazırlandığı ve gelecek yıl piyasaya sürüleceği, Kapital’in diğer ciltlerinin Manga versiyonlarının da yayımlanacağı belirtildi.”

Marx’ın “Kapital”ini tam da karşısında olduğu kapitalizmin bir ürünü haline getirmek, “küresel ekonomik kriz”e ve kapitalist toplumun dertlerine devâ olacakmış. İşte biz buna, tutarlı bir “şuur süzgeci”nin yokluğu diyoruz. Kapitalist dünyanın düşünce ve fikir kalıblarına uygun olarak ürettiğin bir “Marx-Kapital” ürünüyle, Marx’ın kendi toplumuna yaptıramadığı “sıçramayı” yaptıracaksın öyle mi? Ne yazık ki, buna ancak Marx’ın ve Kapital’in karikatürleştirilmesi ve liberal ekonominin dümen suyuna sokularak yok edilmesi denir. “Küresel ekonomik kriz” dalga dalga yayılır ve kan emici emperyalist hegemonyanın canhıraş batışını simgelerken, “bir tekme de sen savur!” demek lâzım; “Artık yeni şeyler söylemek lazım cancağızım”. (Mevlânâ)

“Hürriyet tablosu çarşafa büründü”

Bir grup Batılı fotoğrafçı, ünlü ressamların 10 farklı tablosunu, üzerlerinde “rötuşlar” veya “oynamalar” yaparak yorumladıkları bir sergi düzenlemişler. Bu fotoğraflardan biri de Delacroix’in meşhur “Halka Yol Gösteren Hürriyet” isimli tablosuna göndermede bulunuyor. Hâdise de burada meydana geliyor. Çünkü orijinal tabloda göğüsleri açıkta olarak resmedilmiş kadın figürü, fotoğrafçılar tarafından çarşaf ve peçeye büründürülerek yorumlanıyor. Medyada yer alan haber şöyle:

«Ünlü fotoğrafçı Gérard Rancinan, sık sık sansüre uğrayan Delacroix’nın tablosundaki kadını çarşaflı olarak tasvir etti. 19. yüzyıl Fransız ressamı Eugene Delacroix’nın “Halka Yol Gösteren Hürriyet” eserinin, hürriyeti sembolize eden kadının “göğüslerinin çıplak olduğu” gerekçesiyle 2 yıl önce Türkiye’de ders kitablarından çıkarılması dünyaca ünlü fotoğrafçı Gérard Rancinan’ın orijinal bir fotoğraf çalışmasına yansıdı. Paris-Match dergisinde yer alan fotoğrafında Rancinan’ın 1830 Temmuz ayaklanmasının anlatıldığı Delacroix’ya ait tablodaki hürriyeti sembolize eden kadını, sık sık sansürlenmesi sebebiyle bu şekilde tasvir ettiği belirtildi. Rancinan’la birlikte projeyi tasarlayan gazeteci Caroline Gaudriault, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “Aynı tablonun değişik ülkelerde (Japonya ve Körfez ülkeleri) çeşitli biçimlerde engellendiğini, Türkiye’deki ders kitabı olayının tek olmadığını, olayın tek başına söz konusu fotoğraf çalışmasına esin kaynağı olduğunun iddia etmenin doğru olmayacağını” dile getirdi.»

Delacroix tablosu, Türkiye’deki lise ders kitablarından sözkonusu resimdeki kadının “göğüslerinin açık olması” sebebiyle çıkarılmış, tabiatiyle buradaki kimilerine bu pek dokunmuş, derken böyle bir sergiyi haber alır almaz bizim acar lâik gazeteciler heyecanlanmış, bundan bize de bir “sermaye” çıkar mı diye habere atlamış ve hiçbir fedâkarlıktan kaçınmayıp Avrupa’ya kadar uzanarak sergi tertibçilerine mikrofon tutmuşlar. Gerçi umdukları cevabı alamamışlar ama, umdukları haberi yapmaktan yine de kaçınmamışlar.

Diğer taraftan, lise ders kitablarından malûm resmi çıkartarak güya hassasiyetlerini gösteren “resmî” ahlâk fedailerine de şunu sormak gerek: Hergün televizyonda, internette, gazetelerde, sadece göğüs de değil, tamamen çıplak kadın resimleri gören bir gencin ahlâkının yalnızca Delacroix tablosunu gördüğünde bozulacağını mı tahayyül ediyordunuz? Bunu kitablardan kaldırarak, tüm sokaklarından kanalizasyon akan bir cemiyetin ve gençliğinin ahlâkını mı kurtarmış oldunuz? Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?

Son olarak, sansürlenen resme tepki olarak ortaya konduğu (sergi tertibçilerine doğrulatılamasa dahi) iddia edilen fotoğrafla ilgili olarak söyleyelim ki, Batılı bir resmin ve onun ifade ettiği “hürriyet” anlayışının Doğululara (Japonya ve Körfez ülkelerinde de sansürleniyormuş ya!) dayatılması, Doğunun bu “hürriyet” anlayışını tabiî olarak kusmasına sebeb olur. Fotoğrafçının resimdeki kadına çarşaf giydirerek Doğulularla “inceden” dalga geçmesi de abesle iştigâl. Eğer birazcık sanatçı haysiyeti varsa, “Batı tipi” hürriyetin Irak’a ve bilhassa Iraklı kadınlara yaptıklarını da aynı Delacroix tablosuna yerleştirsin ki, bu sayede herkes öğrensin katliam, işkence, tecavüz ve zulmün Batıcı “hürriyet” ve “sanat”a düşen payını!

“Körlerde üçüncü göz açılıyor”

“Bilim insanları, görme özürlü bir adamın altıncı hissini kullanarak, önüne konan engelleri aşabildiği ve karşısındaki kişinin yüz ifadesini okuyabildiğini tesbit etti. Tamamen kör olan T.N. adlı hastanın, şuuraltı kabiliyetlerini kullanarak etrafındaki masa ve kutuları aşabildiği, karşısında duran kişilerin yüz ifadeleri ile ortaya koyduğu mutluluk, üzüntü ve endişe hislerini farkedebildiğini ortaya koydu. Araştırmayı yapan bilim adamları, bu kişinin sağlıklı kişilerin bile görmediği şeyleri hissedebildiğini ortaya koyarak, ‘kör görüşü’ dedikleri şuuraltı kabiliyetleri ile altıncı hissini kullanarak normal fert gibi hayatını devam ettirebildiğini belirtti. ‘Current Biology’ adlı dergide, ilk ilmî açıklama tarzında sunularak yayımlanan ve bilim adamlarının ortaklaşa çalıştıkları bu projenin sonuçları, T.N. adlı hastanın objelerin yerini bire bir tesbit edemese bile beyninin şuuraltı seviyesinde reaksiyon gösterdiğini ortaya koydu. Araştırmanın insan istidat ve kabiliyetlerini gösteren ilk çalışma olduğunu ifade eden Tilburg Üniversitesi’nden Prof. Beatrice de Gelder, bu araştırmanın sonuçlarının insanoğlunun gücünü bir kez daha ortaya koyduğunu, insan istidatlarının tahmin edilenden daha fazla fonksiyonlara sahip olduğunu belirtti.”

Bu çarpıcı haberin tedâisi: Batılı 21. yüzyılda, “görme duyusu holografiktir” diyedursun, İmam-ı Gazalî hazretlerinin yüzyıllar önce işaretlediği hikmet şu meâlde: “İdrak ‘görme’den önce gerçekleşir”. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, bu çerçevede, “Hiss-i Müşterek” başlığı altında şöyle diyor: “Bir kimsenin görmesi ve bir sesi duymasında, iki gözle iki suret ve iki kulakla iki ses olmasına rağmen onların bir tek olduğunun kavranması, gözlerin ve kulakların ötesinde (duyu idrakinden önce) bir batınî idrak mahallinin bulunmasındandır. Hasselerin ayrı ayrı ve bir bütün olarak idrak edildiği bu kuvvet, hiss-i müşterektir. Ruhun müdrik-idrak edici olması, mahsusatın (duyularla algılananların, hislerin) bu kuvvette toplanması dolayısıyladır; ve sözkonusu kuvvetin idrak etmeden başka bir vazifesi yoktur.” (Sefine – Suver-i Hayâl Âlemi, İBDA Yayınları, s. 139)

Sözün özü, belki de, idrâk eden “ruh”tur; ve yine idrâk edilen de! “Ruhun ruhla bilinişi” ki, ne varsa içimizde!..

Baran Dergisi, 2 Ocak 2009

Gülçin Şenel

gulcinsenel@gmail.com


Hiç yorum yok: