2 Şubat 2009 Pazartesi

GAZZE’NİN ÇOCUKLARI YETİM DEĞİLDİR!


“çığlık içimde düğüm

çığlık gözümde yaş

bekle çocuğum

yeni bir dünya için

verdiğim savaş…”

Salih Mirzabeyoğlu


Gazze’de vahşice öldürülen, annesiz-babasız veya akrabasız kalan yüzlerce çocuk…

Okullar açılmış Gazze’de, ancak sınıfları dolduramayacak kadar azalmış çocuk sayısı; böyle haberler geliyor.

Bir yanda direnerek kazanan Gazze, bir yanda acısını yüreğine gömmeyi bilemeyecek kadar küçük, hafızasını yitiren, psikolojileri altüst olmuş, ruhları delik deşik edilmiş çocuklar…

Bir film izlemiştim, ismini hatırlayamıyorum, sanırım Rus yapımıydı. Bir katliama şahid olan küçük bir oğlan çocuğu âniden yaşlanıyordu; birden bire yüzü çizgilerle doluyordu. Aslında sembolik bir anlatımla çocuğun ruhunun resmini çiziyordu yönetmen.

Gazzeli çocuklar, küçücük bedenlerinde kocaman acılar taşıyan, “büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna hiç beklemeden “şehid olacağım” diyen ve aslında küçücük bedenlerinde kocaman ruhlar taşıyan kahramanlar…

Çocuk kahramanlarımız bütün dünya Müslümanları adına direniyor, savaşıyor, şehid düşüyorken, buralarda başka bir telaş yaşanıyor.

Önce, bazı Türk sanatçılar Gazzeli kimsesiz çocukları evlat edinmek istediklerini açıkladılar. Ardından Türk Kızılayı girişimlerde bulundu. Fakat Filistin yönetimi olumsuz cevab verdi: Çocuklarımızı Filistin’den ayırmayız!

Ancak bu yönde haberler devam etti. Türk Kızılayı bu sefer Gazze’de bir yetimhane kurma kararı aldı, kimsesiz çocuklara bakmak isteyenler, yardımlarını bu yetimhaneye göndereceklerdi. Filistin yönetimi bu kez teklife olumlu yaklaştı.

Ancak meselenin çarpıcı tarafı da bu noktada başlıyor asıl. Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali şöyle diyor:

“600 civarında çocuk öldü. Bir o kadar da yaralı çocuk var. Bu çocukların düzgün eğitim alması ve barışçı bir ortamı sağlamalarını istiyoruz. 10 yaşındaki çocuğa soruyoruz 'Büyüyünce ne olacaksın?' diye. Bizim ülkemizde öğretmen, doktor olacağım der, ama orada şehid olacağım diyor. Çocuklar sadece bir yere odaklanmışlar; ölmek yahut öldürmek. Bu önyargıyı çocukların kafasından silmek lâzım. Oraya göndereceğimiz pedagoglarımızın Arabça'yı da iyi bilmeleri gerekiyor ki çocukları dünya barışına hazırlayalım. Kızılay bunların üstesinden gelir."

Çocukların kafasındaki “önyargı”yı sileceklermiş, onları “dünya barışı”na hazırlayacaklarmış. Oysa o çocuklar bir “önyargı”yı değil, bizzat ve bilfiil bir “katliam”ı, “şiddet”i ve “işkence”yi yaşıyorlar ama bizim “önyargılı” beyefendiye ne gam! Birkaç hafta önce 600 çocuğun katledildiği bir bölgede “dünya barışı”ndan bahseden adamı taşlarlar!

Gazzeli çocukların bir daha böyle bir acı yaşamaması için yapılması gereken nedir? Onlara “dünya barışı” masalları anlatıp kandırmak mı, yoksa Yahudi-İsrail devletine haddini bildirmek mi? Ama görüldüğü gibi dertleri zaten Gazzeli çocuklar değil bu adamların; aksine, Yahudi-İsrail’e karşı kin ve öfke biriktirip, savaşmalarına engel olmak!

Ancak bunu kendi adına söylemiyor Küçükali, nitekim dünya medyası, bu çocukların büyüyünce “terörist” olacaklarının altını çizmeye başladı ya, önlem alıp, çocukları “dünya barışı”na hazırlayacak Kızılay! Dikkat buyurunuz:

“Gazzeli çocukların yaşadığı travmaya dikkat çeken İngiliz Guardian gazetesi, ‘Şok içindeki çocuklar şehidlik hevesine sürükleniyor’ diye yazdı. Guardian’ın haberinde, 20 yıldır şiddet ve travmanın çocuklar üzerindeki etkilerini araştıran Gazze‘nin önde gelen çocuk psikoloğu Abdülaziz Musa Tabet’in açıklamalarına yer verildi. 1990’lı yıllarda incelediği çocukların şu anda yetişkin olduğunu belirten Tabet, ‘O çocuklar savaşçı oldular. 15 yıl önce, bu çocukların daha agresif olacağı, savaşmak isteyeceği ve toplumda daha fazla şiddet olacağı uyarısında bulunmuştum’ dedi. Bugün Gazze’de yaşayan çocukların da şiddet ortamında büyüdüklerine dikkat çeken Tabet, ‘Bu yüzden daha agresif davranan başka bir nesil geliyor. Onlar daha da aşırı uçlara gidecekler, çünkü gelecekleri olmadığını düşünüyorlar. Çocuklar, anne babalarının öldürüldüğünü görüyorlar. Ne bekliyorsunuz ki?’ diye konuştu.

Financial Times, Gazze’deki durumun bedelini çocukların ağır şekilde ödediğini belirterek, bombardıman ve abluka yüzünden şiddete yönelecek bir neslin yetişmekte olduğu şeklindeki uyarılara yer verdi. Gazze’deki El Mezan İnsan Hakları Merkezi’nden Mahmud Ebu Rahma, ‘Benim çocukluğum, ilk intifada sırasında taş atmakla geçti. Bir sonraki Filistin nesli intihar bombacılarını üretti. Bir sonraki neslin daha ılımlı olması şansını görmüyorum’ diye konuştu.”

Şu rezilliğe bakınız; bir milyondan fazla insanın öldüğü, bunların büyük bir bölümünün çocuk ve kadın olduğu bir katliamdan sonra endişe duydukları tek şey, bu çocukların büyüyünce Yahudi-İsrail’e karşı savaşacak olması! Ve Türk Kızılay’ında, “bunu nasıl engelleriz?” telaşı!

Gazzeli Gazeteci Basim en-Nabris’in internette dolaşan günlüklerinde söylediği şu sözler ve o sözlerden taşan ruh yeter:

“Eğer girerlerse Gazze bataklığına saplanacaklar. İnsanlar göğüs göğüse çarpışacak. Onlar son ana kadar bundan kaçınacaktır. Askerlerinin morali ve daha fazla asker kaybı olmaması için bundan kaçınıyorlar. Onlar Gazze’yi ve Gazze halkını tanıyorlar. Gazzeliler canlarını, evlerini şartlar ne olursa olsun en çetin şekilde savunacaklardır. Şunu rahatlıkla iddia edebilirim: Bizim çıplak cesaretimiz onların bu korku ve hırsını yenecektir!”

Evet, Gazze’nin çocukları yetim değildir! Onların anaları, babaları, ekmekleri, aşları Filistin’dir. Asıl yetim ve mahrum olan, ruhları çürümüş, vatanlarının neresi olduğunu unutmuş, kendi çocuklarına işgal altında sömürge olarak yaşamayı ve asla başkaldırmamayı öğretmiş işte bu zihniyettir!

Son söz, Müslüman İngiliz Gazeteci Yvonne Ridley’den:

“Birkaç yıl sonra Ortadoğu’daki çocuklar Gazze halkının kahramanlık ve sergüzeştini dinleyerek büyüyecekler. Emin ellerde yatağa yatırılırken belki de soracaklar: ‘Peki İsrail’e ne oldu? Gerçekten var mıydı?’"


Baran Dergisi, 13 Şubat 2009


Gülçin Şenel

gulcinsenel@gmail.com



Hiç yorum yok: