27 Mart 2009 Cuma

MEŞHUR VE MEÇHUL BİR MİNYATÜR USTASI: MEHMED SİYAHKALEM

Birkaç yıl evvel Topkapı Sarayı’ndaki “Fatih Albümü”nde yer alan “Mehmed Siyahkalem” imzalı minyatürler, “Ben Mehmed Siyahkalem, İnsanlar ve Cinlerin Ustası” başlığı altında sergilenmişti. Oldukça ilginç ve daha önce görmediğimiz bir tarzda çizilmiş bu minyatürler, masalsı bir dünyadan bahsediyor gibi gelmişti bize. Tuhaf yaratıklar, devler, cinler bir yana, gündelik hayat içindeki insanlar bile gerçeküstü bir ifadeye sahibmiş gibiydi. O günden beri Mehmed Siyahkalem ile ilgili rastladığımız her türlü bilgiyi not ediyor ve okuyorduk. O küçük notlar, Kazım Gökbayrak beyin Baran Dergisi’nin geçen sayısında Siyahkalem’den bahsetmesi vesilesiyle bu makaleyi oluşturdu.

Kimdir?

Masalsı, gerçeküstü figürleri gibi kendisi de esrarengiz bir adamdır Mehmed Siyahkalem. Esrarengizliği, kimliğinin, nerede ve ne zaman yaşadığının meçhul olmasındandır. Hakkında muhtelif rivayetler, yerli-yabancı araştırmacılar tarafından dile getirilmiştir. Ancak genel olarak, 15. yüzyılda Orta Asya, Türkmenistan, Maveraünnehir civarında yaşamış bir Türk olduğu kabul edilmektedir. Topkapı Sarayı’nda “Fatih Albümü”nde yer alan çizimlerin, Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında ele geçirildiği ve saraya getirildiği düşünülüyor. Çizimlerin üzerindeki imzaların da sonradan eklendiği ve farklı şekillerde olduğu tesbit edilmiş. Mesela, “Kâr-ı Üstat Siyah Kalem” adı “kalem ustası Mehmet” anlamına geliyor. Siyah Kalem, İranlılar tarafından kalın kenarlı, siyah-beyaz çizgi minyatürler için kullanılan bir isim. Ancak araştırmacılar, minyatürlerin İran üslubundan ziyade Orta Asya üslubuna benzediğini söylemekte. Orta Asya derken de Çin üslubundan ziyade Uygur üslubuna yakınlığı dile getirilmekte. Topkapı Sarayı’ndan çıkarılarak Batılı ülkelere götürülmüş bir koleksiyondan da bahsediliyor. Zaten Siyahkalem’in pek çok Batılı araştırmacının ilgi odağı olması, Batılı bazı ressamları etkilemesi de büyük ihtimalle bundan. Mehmed Siyahkalem üzerine çalışma yapan araştırmacılardan bazıları şunlar: Mazhar İpşiroğlu (Bozkır Rüzgarı), Ernst Diez, Oktay Aslanapa, Ernst Kühnel, Basil Gray, Ernst Grube ve Max Loehr.

Batılı ressamlar demişken, İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu “Elif-Resim Redd Kökündendir” isimli kitabında Picasso’nun Siyahkalem’i beğendiğini yazar. Diğer taraftan, mesela Goya’nın, resim tekniği açısından Siyahkalem’i hatırlattığını da belirtelim.

Eserleri

Topkapı Sarayındaki “Mehmet Siyah Kalem” imzalı 64 resmin büyük bir kısmı rulolardan kesilerek yapıştırılmış parçalardan oluşuyor. Rulo halindeki bu tür resimler Orta Asya göçebe topluluklarında görülmekte. Bu resimler, o dönemde anlatılan kimi hikâyelerin gözde canlandırılmasında yardımcı olurlarmış.

Mevcut resimlerin bir hikâyenin veya hikâyelerin çizimleri olduğu tezi doğru görünüyor. Çünkü resimlerde bir hareketlilik ve devamlılık göze çarpmakta. Bu hikâye resimleri tezine bir not olarak kendi görüşümüzü eklemek gerekirse, sanki “gölge oyunu” karakterlerini (Hacivat-Karagöz gibi) andıran bir yönü de var mezkûr resimlerin. Sanki dikkat çekici ve abartılı tonlarda çizilmiş bu karakterler, bir gölge oyunu için tasarlanmış intibâı veriyor bize.

Siyahkalem’in bu kadar meçhul kişiliğine rağmen çizimlerinin bu kadar meşhur olmasının sebebi ise, belli kalıblar içinde çizilen minyatür sanatının, kendine has farklı üslubu ve yorumuyla, kalıblarını zorlayan ve resme kaçan çizimler yapmış olmasıdır. İpekyolu üzerinde seyahat eden tüccarların, çeşitli ırklardan göçebelerin çizildiği bu resimler, bir taraftan müşahhas biçimleriyle gündelik hayat içindeki insanları, diğer taraftan ise görünmez dünyanın varlıklarını bir arada göstermektedir. Meselâ, resimlerinde “şaman” olarak yorumlanan büyücüler bu karanlık yaratıklarla (cinlerle) mücadele ederken, diğer yanda bir göçebe ateş yakmaya çalışmaktadır. İpekyolu, sadece ticaret yolu değildir şübhesiz; bu yolda aynı zamanda kültürler, inançlar, efsaneler ve sanatlar da taşınmış ve yansımıştır Siyahkalem’in çizimlerine. Nitekim Şamanlar, Budist Rahibler, Hristiyan Keşişler ve Müslüman göçebeler, çizimlerinde boy gösterir Siyahkalem’in.

Nakletmeye çalıştığımız gibi, Siyahkalem’in dünyası masalsı bir dünyadır ve orada her şey mümkündür. Çizimlerinde, aslında şifahî (sözlü) kültürün çizgilerle ifade edilmiş hikâyelerini-mesellerini okuyabilir, şifahî kültürümüzün esrarlı dünyasına adım atabiliriz. Resim sanatı ve kültür tarihimiz bir yana, bizim hep aklımızda olan, bu çizimlerin çizgi-animasyon filmleri için de eşsiz bir kaynak olduğudur. Çünkü çizimlerindeki karakterler aslında Doğu masallarının cinleri, devleri, büyücüleri gibidir ve bizlere o masalları çizgi-animasyon filmlerine nasıl aktarabileceğimizin ipuçlarını verir. Meselâ Ezel Akay çok isabetli bir şekilde “Hacivat-Karagöz Neden Öldürüldü?” filminde Siyahkalem’in çizdiği “cin” figürlerini kullanmıştır ve bizce filmin en güzel sahnesidir bu.

Baran Dergisi, 27 Mart 2009

Gülçin Şenel

gulcinsenel@gmail.com